27.9.17

Kedinin Ölümü

Hazan.
Milyar yıllardır sürüklenen Güneş'in bir mevsimcik daha hareketi neden hüzün? İçimizde bir yerlerde bulamadıysak ışığı, her güzün soluklaşır göğümüz elbet. Her yaprakla kalabalıktan biri daha eksilir.

Serin akşamlar.
Şimâl rüzgarı usulca körfeze taşır, hareketsiz sis içinde tekneyi. Sahile doğru ilerler, zihin ve yüreği yararak gövdesi, geceden koyu gölge zehrini bırakır kıyıya.

Sesler.
Tanış, araç, kapı, telefon, müzik, çocuk... Koroya nefes olur bu rüzgâr, yelkenler şişer. Kadın ve erkekler orkestrada anıları özgür bırakır. Baton tempoyu korur, bordada şaklayan halatlarla.

Görüntüler.
Müziğin titreşimi anafor yaratır suda. Dibe ilerledikçe unutkanlık, dönüşün verdiği bulantıyla peş peşe sayıklamalar.
Mavide yıldız korları ve köpükler: Kızgın boğaların geçit töreni, hatırlanan her bakış bir boynuz darbesi. Arenada matador nidası, hatırlanan her hata sırta saplanan bir banderillo.

Kokular.
...

Keskin Sabahlar.
Nihayetinde kusmuk ve çamura bulanmış vücut, kan ve sidik içinde uzanır. Doğduğu gibi. Mağaranın dibinde al yılanlar kıvrılır koynunda, kendi kuyruklarını yutan. Ürperen şekiller, ten, tüy ve gözler.

Kabul etmeme ve unutmama arzusunu temsilen ismi geri alınır. Sonsuzluğun tadına bakılmıştır. Dilsiz ve çıplak kalınmıştır. Artık hiçbir duygu kafa karıştırmaz ve hayaletler kovulmuştur.

Zihnin sancağı açılır. Ahenge doğru.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder