4.3.19

Bağımlı ve Narsistin İlişki Dansı - 1




İlişki bağımlısı ve narsistin dansı iki zıt, dengesizliği aşikâr davranış kalıplarının birbirlerine çekimleriyle başlar.

Başta, mükemmel birliktelik gibi görünür.

Bir araya geldiklerinde, yolun başındayken en iyi dansçılara taş çıkaracak bir takım oldukları illüzyonu vardır. Her ikisi de, bir ilişkide aradıklarını ikmal etmeye yarayacak en iyi eşi bulduklarını umarak en uygun dans partnerine rastladıklarını hissederler: ilişkide aradıklarıysa, kıymet görür ve canlı hissetmektir.

Bu en içten dilekler gerçekçi ve sağlıklıyken, bunlara nasıl ereceklerine dair beklentileri öyle değildir.
Bir ölçüye kadar, her ikisi de çocukluklarından beri şahsi rollerini prova etmişlerdir ve birinin dansı, diğeri olmadan gerçekleşemez. Performansları için her adımda birbirlerine “ihtiyaçları” vardır.

Aralarındaki çekimi anlamak için ilişkileri bir bağımlılık olarak düşünün. Narsist, ilişki bağımlısına sanki bir uyuşturucu gibidir. İçindeki sızıyı hissizleştirmenin hızlı yolu budur. İlişki bağımlısı, cansiparane halde duygusal zevk kaynağı ve ağrı kesici hizmeti görür. Diğerinin bu şekilde tatmin edilmesiyse, ilişki bağımlısının uyuşturucusudur.

Dans, ilk birkaç dönüşte mükemmelen uyumludur.

Narsist eş, cezbediciliği ve derinlere nasıl hitap edileceğini bilir fakat aynı zamanda kendilerini daha üstün, daha yetkin, daha akıllı vb. hissettirecek, tapılası “ihtiyaçlarını” gidermeye yetkin kişileri seçmede ustadırlar.


Böylece narsist, kendini ‘ihtiyaç duyulan’ ve önemli hissedebilir. Neredeyse ebeveynler gibi ya da doğrusu cezalandırıcı, otoriter kişi olabilirler. Bir çocuğun itaatle sosyalleştirilebileceğini kanıtlamak için ihtiyaç duyulduklarını hissederler. Öyle ki, tüm “hak ve sorumluluklarla” düzeltmek, azarlamak, cezalandırmak, şekillendirmek, eğitmek, hepsinden öte hükmetmek ve tek yönlü “saygı” gösterisini (ki esasen sorgusuz, sualsiz itaat etmek anlamına gelir) elde etmek içindir. (Not: Ebeveynin çocuğa karşı bu hisleri sağlıklı olabilir fakat yetişkin ilişkilerinde zararlıdır.)

Bunun paralelinde, ilişki bağımlısı tamamen cezbedilmiştir, yine de diğerinin kurtarılma, desteklenme vb. ihtiyaç duyan kırılgan egosunun verdiği işaretleri tanımlamayı bilir. Böylece “ihtiyaç duyulan” olarak hissettirebilir ve başta narsistin asla zafiyet duygusunu tatmaması için onun her şeyi olabileceği hatta herhangi acı yaşamaması için onu korumaya hazır olduğunu “kanıtlamaktan”, böylece tüm şokları göğüsleyerek zevk almaya isteklidir. Narsist bu yolla üstün insan, zarar verilemez, katı yürekli, diğerlerine yönelik davranışlarından asla sorumlu olmayan kişi illüzyonunu sürdürebilir. Egoları desteklemekte ustadır, ilişki bağımlısı onu “zayıf” görür ve kendini göreceli güçlü. Korumaya, güven sağlamaya ve rahatlatmaya çalışır, tıpkı bir annenin küçük çocuğuyla ilgilenmesi gibi.

İlişkideki herkesin ihtiyacı olan “uyuşturucunun” süre giden tedariki bozulmadıkça ve kıymetli, canlı hissetmeleri için “yapmak zorunda” olduklarını düşündüklerini yaparken “kontrole” sahip olma illüzyonu sürdükçe iyi-hissetme kaynaklarını asla yitirmez, biri diğerinin ayağın basmazlar.
Buna rağmen, karşılıklı çekiciliği başlatan şey er ya da geç eğilip bükülerek karşılıklı bağımlılık düğümüne dönüşür.

Tüm bağımlılıklarda olduğu gibi, nirvana hülyası uzun sürmez. Her ikisi de “arzulanan” hisseder fakat davranışın “ihtiyaç” kalıplarını üreten kestirmeleri, ki asla içsel insani duygularını tatmin etmez ve nefislerini köreltmez, ilişkilerine zarar veren şeyleri daha çok yapmaya birbirlerini mahkum bırakırlar: kendi dans adımlarıyla.

İşte bu, vücut ve beyin biyokimyasının çalışma biçimidir.


Çaresiz, bir noktadan sonra her ikisi de narsistin beklentilerinin pek çoğunun karşılanamadığını görürler.

Narsist talebine “hayır” denmesiyle baş edemez ve ilişki bağımlısını “düzeltmenin” yeni ve daha iyi yollarını aramaya odaklanır; stratejiler, ötekinin düşüncelerini susturmak için manipülasyonlar, duygular, istekler, ihtiyaçlar vb. İlişki bağımlısı gittikçe daha çok eleştiride ve gerçekçi olmayan taleplerde bulunur ve artık narsistin arzularına daha az boyun eğer.

İkisi de tehdit altında hisseder ve “teması kaybedeceklerinden” korkarlar, kendi adımlarına gerçekçi bir bakış yerine, yoksun kaldıkları “uyuşturucuyu” elde etmek için her daim sergiledikleri davranış kalıplarının dozunu arttırmaya çalışırlar.

Ki bu noktada, “aşk” ana mesele gibi gözükür, artan “korku” davranışlarının belirleyicisi halini alır.
Narsistin istediğini alması veya bağımlının gördüklerinin bitirilmesi, narsistin “kontrol etme” çabasıdır. Narsist korku-vericiliği kullanmayı, ilişki bağımlısının kalıp ikinci bir şans vermesi, kafasının karışması, verdiği her şeyin neden takdir edilmeye yetmediğini merak ettirici cezai taktiklerin dozunu arttırır. Bağımlının zihni oldukça bulanıklaşır. Narsistin zihniyse,  korkuyu taktik olarak kullanmaya ve diğerinin öz-değerini alaşağı etmeye ve “kumrular” gibi benzetmelerden medet ummaya güvenerek, kendince, güç ve mevcut hali koruyarak, dizginleri sıkı tutma stratejisine odaklanmıştır.

Narsistle duygusal seviyede ihtiyaçlarına dair uzlaşmayı denerken ilişki bağımlısı, yalnızca arzu ve ihtiyaçlarını giderecek bir eklenti gibi davranmasından ve onu ayrı bir kişi olarak görmemesinden duyduğu mutsuzluğu bilmesini sağlayacak dolaylı yollar arar. Bunu doğrudan söylemektense, talep edilenlere “hayır” demenin pasif yollarını bulur; unutkanlık, özür dileme, duygusal çöküş vb. gibi. Ya da aynı zamanda, narsisti üzeceğini bildiği şeyleri bilerek yapar, mesela insanlar içinde narsistin görünümünü zedeleyici bir şey.

Bağımlının “temas” kaybı korkusu arttıkça, yakınma, mırıldanma ve zaman zaman patlamalar ortaya çıkar, çoğunlukla bunlar incinmiş, korkmuş, çaresizce umuda sarıldığını narsistin bilmesini sağlamasını istediği dolaylı yollardır.

Olduğu gibi kabullenildiğini hissetmek isteyen bağımlı, gittikçe bunun asla gerçekleşmeyeceği şüphesine düşer, narsisti ihtiyaç duyduğu sevgiyle besleme “kabiliyetinden” ve istediği sevgi ilişkisini “üretmekten” umudunu keser; Hissen uzaklaşmaya başlar.


Narsist, uzaklaştığını görebilir veya göremez. Görse bile, “iyiye” yorar çünkü şikâyetlerini ve “duygusal çılgınlıklarını” susturacak ve yönetecek üstün kabiliyete sahip olduğunun kanıtı olduğunu düşünür. Onun dünya görüşüne göre, sadece zayıflar ve düşük seviyeli insanlar “empati kurmak”, birliktelik inşa etmek, şefkat göstermek veya karşılıklı anlayış ve benzeri şeyler geliştirirler.
Başından itibaren planı, diğerinin değil, kendi beklentilerinin yönetildiğinden emin olmaktır. Her zaman, bağımlının ondan istediği ve ihtiyaç duyduklarınca “kontrol” edilmeye çalışılmaktan oluşacak işaretler için alarmdadır, böylece bağımlının bu hali kabullenmesi için sistematik olarak onu “eğitebilir” – yine de zaman zaman “kötü biri olmadığını” kanıtlamak için bağımlıya kırıntılar bırakır.

Narsistin gözünde sadece zayıf, çocuksu, bayağı vb. “böyle aşk şeylerine” bağlanır ve eşini kendi için avladıktan sonra neden tekrar yemlemeye gerek duysun ki? Narsiste göre, bu aynı zamanda sadece kendi dünyasında görünsün diye değil, kamunun onayladığı, bağımlının umduğu mutlu çift resminin bir parçasıdır.

Nihayetinde bağımlının onaylanma veya duygusal yakınlığa dair umutları kesilir. Aslında narsistin uzaklaştırmaları, korku taktikleri, “duygusal şeyleri” uzak tutmalarıyla bu on yıllar alabilir. Sevecen olduğu tek zamanın seks istediği an olduğunu gördüğünde, sekse ilgisini yitirir. Hayır demekten nefret eder ve bahanelerle dokunuşundan veya ilgisinden kaçar. Narsistse bunu düzeltilmesi gereken yeni bir sorun olarak görür.

Bağımlı, düzeltilmeye izin verdikçe narsist daha cezalandırıcı olur, sorunu yönetmesine izin vermemek, kontrolü ele geçirmeye çalışmak olarak algılar.

İlişki bağımlısı içine kapanır, bir diğer yandan narisistte gördüğü acımasız, sert, soğuk, hesapçı, incitici ve onun ve diğerlerinin hislerine kayıtsız vb. özelliklerinin doğru olmasından endişe eder. Buysa en kötü korkudur. Başarısız olduğu, yetersiz kaldığı, onu yumuşatamadığı, onu sevmeyi ve takdir etmeyi öğrenemediği anlamına gelir onun için. Böylece düşünmeye, ne yapacağını kestirmeye başlar. Eşi buz veya mermer kalıbı değildir. Belki de, bağımlı ona ulaşmayı becerememiş, onu gerçekten ama gerçekten sevdiğini ve onunla mutlu olduğunu kanıtlayamamıştır. Umudunu kaybetmemek zorundadır.

İkisi de bir diğerinin “muhtaçlığını” gözlemeye başlar ve bir zamanlar “ihtiyaç duyulan” olmalarını sağlayan niteliklerden korkuya kapılırlar. Bu da yetersizlik, güçsüzlük, reddedilme, terk edilme ve benzeri korkuların yükselmesine neden olur.

Diğerine “muhtaçlık” aynı zamanda belirli zamansız bağlanma yaralarına ve “ilişkiden hayatta kalma dürtüsünü” ortaya çıkarır. Aynı bir çocuğun ebeveynlerinin kendisi kadar güvende hissetme ve sevilmeye ihtiyaç duyduklarını, kendilerine bakamayacak halde olmalarını keşfetmesi gibi. Korku, vücut ve beynin kontrolünde bilinçaltındaki hayatta kalma dürtüsünü harekete geçirir. Bu noktadan sonra çiftin bilinçaltı zihinleri alarm halinde, görev başındadır; “ilk günlerin yüceliklerindeki” hislere geri dönmeye çalıştıkça, daha çok korku ve güvensizlikle cevaplanır ya da karşılık verilir.
Narsistler için bu, düşmanlar arasındaki vahşi rekabettir. İlişki bağımlısı içinse eş, ruh eşi olmanın bir sonucudur.


Derinlerde, ikisi de korkmuş hisseder, özellikle onları kandıran veya “yanıltanın” ne “olması” veya “olması gerektiği” hakkındaki illüzyonlarıyla yüzleşmekten korkarlar. Veya illüzyonlarını gerçek kılmada başarısız olduklarını itiraf edemezler. Her halükarda, başarısızlığın korkusuyla yüzleşmek zorundadırlar.

Dans ederlerken kendi adımları yüzünden başarısız olduklarını itiraf etmekten nefret ederler. Şeylerin “gerçekte nasıl olduklarını” görmek istemezler, diğer bir değişle kendi illüzyonlarının şeylerin nasıl “olması gerektiğinde” yüz üstü bıraktığını anlamazlar. Bırakmaktansa, birbirlerini kendi illüzyonları açısından görmek isterler.

Problem de budur. İlişkiye başlarken, her ikisi de aradıkları tamamlanmaya ulaşamayacakları kalıpları hazır, aynı gerçek dışı beklentilere, illüzyonlara bağlı bir zihin yapısıyla gelmişlerdir. Aslında, narsist ve ilişki bağımlı çiftin her biri için belirli olan zihin yapısı, gerçek dışı beklentiler ve illüzyonları gerçekte bireysel acılarının ve ilişkilerindeki sorunun asıl nedenidir.

1. Kısmın Sonu


Psychcentra - Athena Staik
Utku Cem - 2019

1 yorum: