İlişki bağımlısı ve narsistin dansı iki zıt, dengesizliği aşikâr
davranış kalıplarının birbirlerine çekimleriyle başlar.
Başta, mükemmel birliktelik gibi görünür.
Bir araya geldiklerinde, yolun başındayken en iyi dansçılara
taş çıkaracak bir takım oldukları illüzyonu vardır. Her ikisi de, bir ilişkide
aradıklarını ikmal etmeye yarayacak en iyi eşi bulduklarını umarak en uygun
dans partnerine rastladıklarını hissederler: ilişkide aradıklarıysa, kıymet
görür ve canlı hissetmektir.
Bu en içten dilekler gerçekçi ve sağlıklıyken, bunlara nasıl
ereceklerine dair beklentileri öyle değildir.
Bir ölçüye kadar, her ikisi de çocukluklarından beri şahsi
rollerini prova etmişlerdir ve birinin dansı, diğeri olmadan gerçekleşemez. Performansları
için her adımda birbirlerine “ihtiyaçları” vardır.
Aralarındaki çekimi anlamak için ilişkileri bir bağımlılık
olarak düşünün. Narsist, ilişki bağımlısına sanki bir uyuşturucu gibidir.
İçindeki sızıyı hissizleştirmenin hızlı yolu budur. İlişki bağımlısı,
cansiparane halde duygusal zevk kaynağı ve ağrı kesici hizmeti görür. Diğerinin
bu şekilde tatmin edilmesiyse, ilişki bağımlısının uyuşturucusudur.
Dans, ilk birkaç dönüşte mükemmelen uyumludur.
Narsist eş, cezbediciliği ve derinlere nasıl hitap
edileceğini bilir fakat aynı zamanda kendilerini daha üstün, daha yetkin, daha
akıllı vb. hissettirecek, tapılası “ihtiyaçlarını” gidermeye yetkin kişileri
seçmede ustadırlar.
Böylece narsist, kendini ‘ihtiyaç duyulan’ ve önemli
hissedebilir. Neredeyse ebeveynler gibi ya da doğrusu cezalandırıcı, otoriter
kişi olabilirler. Bir çocuğun itaatle sosyalleştirilebileceğini kanıtlamak için
ihtiyaç duyulduklarını hissederler. Öyle ki, tüm “hak ve sorumluluklarla” düzeltmek,
azarlamak, cezalandırmak, şekillendirmek, eğitmek, hepsinden öte hükmetmek ve
tek yönlü “saygı” gösterisini (ki esasen sorgusuz, sualsiz itaat etmek anlamına
gelir) elde etmek içindir. (Not: Ebeveynin çocuğa karşı bu hisleri sağlıklı
olabilir fakat yetişkin ilişkilerinde zararlıdır.)
Bunun paralelinde, ilişki bağımlısı tamamen cezbedilmiştir,
yine de diğerinin kurtarılma, desteklenme vb. ihtiyaç duyan kırılgan egosunun
verdiği işaretleri tanımlamayı bilir. Böylece “ihtiyaç duyulan” olarak hissettirebilir
ve başta narsistin asla zafiyet duygusunu tatmaması için onun her şeyi
olabileceği hatta herhangi acı yaşamaması için onu korumaya hazır olduğunu “kanıtlamaktan”,
böylece tüm şokları göğüsleyerek zevk almaya isteklidir. Narsist bu yolla üstün
insan, zarar verilemez, katı yürekli, diğerlerine yönelik davranışlarından asla
sorumlu olmayan kişi illüzyonunu sürdürebilir. Egoları desteklemekte ustadır,
ilişki bağımlısı onu “zayıf” görür ve kendini göreceli güçlü. Korumaya, güven
sağlamaya ve rahatlatmaya çalışır, tıpkı bir annenin küçük çocuğuyla
ilgilenmesi gibi.
İlişkideki herkesin ihtiyacı olan “uyuşturucunun” süre giden
tedariki bozulmadıkça ve kıymetli, canlı hissetmeleri için “yapmak zorunda”
olduklarını düşündüklerini yaparken “kontrole” sahip olma illüzyonu sürdükçe
iyi-hissetme kaynaklarını asla yitirmez, biri diğerinin ayağın basmazlar.
Buna rağmen, karşılıklı çekiciliği başlatan şey er ya da geç
eğilip bükülerek karşılıklı bağımlılık düğümüne dönüşür.
Tüm bağımlılıklarda olduğu gibi, nirvana hülyası uzun
sürmez. Her ikisi de “arzulanan” hisseder fakat davranışın “ihtiyaç” kalıplarını
üreten kestirmeleri, ki asla içsel insani duygularını tatmin etmez ve nefislerini
köreltmez, ilişkilerine zarar veren şeyleri daha çok yapmaya birbirlerini
mahkum bırakırlar: kendi dans adımlarıyla.
İşte bu, vücut ve beyin biyokimyasının çalışma biçimidir.
Çaresiz, bir noktadan sonra her ikisi de narsistin
beklentilerinin pek çoğunun karşılanamadığını görürler.
Narsist talebine “hayır” denmesiyle baş edemez ve ilişki
bağımlısını “düzeltmenin” yeni ve daha iyi yollarını aramaya odaklanır;
stratejiler, ötekinin düşüncelerini susturmak için manipülasyonlar, duygular,
istekler, ihtiyaçlar vb. İlişki bağımlısı gittikçe daha çok eleştiride ve
gerçekçi olmayan taleplerde bulunur ve artık narsistin arzularına daha az boyun
eğer.
İkisi de tehdit altında hisseder ve “teması
kaybedeceklerinden” korkarlar, kendi adımlarına gerçekçi bir bakış yerine, yoksun
kaldıkları “uyuşturucuyu” elde etmek için her daim sergiledikleri davranış
kalıplarının dozunu arttırmaya çalışırlar.
Ki bu noktada, “aşk” ana mesele gibi gözükür, artan “korku”
davranışlarının belirleyicisi halini alır.
Narsistin istediğini alması veya bağımlının gördüklerinin
bitirilmesi, narsistin “kontrol etme” çabasıdır. Narsist korku-vericiliği
kullanmayı, ilişki bağımlısının kalıp ikinci bir şans vermesi, kafasının
karışması, verdiği her şeyin neden takdir edilmeye yetmediğini merak ettirici
cezai taktiklerin dozunu arttırır. Bağımlının zihni oldukça bulanıklaşır. Narsistin
zihniyse, korkuyu taktik olarak
kullanmaya ve diğerinin öz-değerini alaşağı etmeye ve “kumrular” gibi
benzetmelerden medet ummaya güvenerek, kendince, güç ve mevcut hali koruyarak,
dizginleri sıkı tutma stratejisine odaklanmıştır.
Narsistle duygusal seviyede ihtiyaçlarına dair uzlaşmayı
denerken ilişki bağımlısı, yalnızca arzu ve ihtiyaçlarını giderecek bir eklenti
gibi davranmasından ve onu ayrı bir kişi olarak görmemesinden duyduğu
mutsuzluğu bilmesini sağlayacak dolaylı yollar arar. Bunu doğrudan
söylemektense, talep edilenlere “hayır” demenin pasif yollarını bulur;
unutkanlık, özür dileme, duygusal çöküş vb. gibi. Ya da aynı zamanda, narsisti
üzeceğini bildiği şeyleri bilerek yapar, mesela insanlar içinde narsistin görünümünü
zedeleyici bir şey.
Bağımlının “temas” kaybı korkusu arttıkça, yakınma, mırıldanma
ve zaman zaman patlamalar ortaya çıkar, çoğunlukla bunlar incinmiş, korkmuş,
çaresizce umuda sarıldığını narsistin bilmesini sağlamasını istediği dolaylı
yollardır.
Olduğu gibi kabullenildiğini hissetmek isteyen bağımlı,
gittikçe bunun asla gerçekleşmeyeceği şüphesine düşer, narsisti ihtiyaç duyduğu
sevgiyle besleme “kabiliyetinden” ve istediği sevgi ilişkisini “üretmekten”
umudunu keser; Hissen uzaklaşmaya başlar.
Narsist, uzaklaştığını görebilir veya göremez. Görse bile, “iyiye”
yorar çünkü şikâyetlerini ve “duygusal çılgınlıklarını” susturacak ve yönetecek
üstün kabiliyete sahip olduğunun kanıtı olduğunu düşünür. Onun dünya görüşüne
göre, sadece zayıflar ve düşük seviyeli insanlar “empati kurmak”, birliktelik
inşa etmek, şefkat göstermek veya karşılıklı anlayış ve benzeri şeyler
geliştirirler.
Başından itibaren planı, diğerinin değil, kendi
beklentilerinin yönetildiğinden emin olmaktır. Her zaman, bağımlının ondan
istediği ve ihtiyaç duyduklarınca “kontrol” edilmeye çalışılmaktan oluşacak
işaretler için alarmdadır, böylece bağımlının bu hali kabullenmesi için sistematik
olarak onu “eğitebilir” – yine de zaman zaman “kötü biri olmadığını” kanıtlamak
için bağımlıya kırıntılar bırakır.
Narsistin gözünde sadece zayıf, çocuksu, bayağı vb. “böyle
aşk şeylerine” bağlanır ve eşini kendi için avladıktan sonra neden tekrar yemlemeye
gerek duysun ki? Narsiste göre, bu aynı zamanda sadece kendi dünyasında
görünsün diye değil, kamunun onayladığı, bağımlının umduğu mutlu çift resminin
bir parçasıdır.
Nihayetinde bağımlının onaylanma veya duygusal yakınlığa
dair umutları kesilir. Aslında narsistin uzaklaştırmaları, korku taktikleri, “duygusal
şeyleri” uzak tutmalarıyla bu on yıllar alabilir. Sevecen olduğu tek zamanın
seks istediği an olduğunu gördüğünde, sekse ilgisini yitirir. Hayır demekten
nefret eder ve bahanelerle dokunuşundan veya ilgisinden kaçar. Narsistse bunu
düzeltilmesi gereken yeni bir sorun olarak görür.
Bağımlı, düzeltilmeye izin verdikçe narsist daha
cezalandırıcı olur, sorunu yönetmesine izin vermemek, kontrolü ele geçirmeye
çalışmak olarak algılar.
İlişki bağımlısı içine kapanır, bir diğer yandan narisistte
gördüğü acımasız, sert, soğuk, hesapçı, incitici ve onun ve diğerlerinin
hislerine kayıtsız vb. özelliklerinin doğru olmasından endişe eder. Buysa en
kötü korkudur. Başarısız olduğu, yetersiz kaldığı, onu yumuşatamadığı, onu
sevmeyi ve takdir etmeyi öğrenemediği anlamına gelir onun için. Böylece
düşünmeye, ne yapacağını kestirmeye başlar. Eşi buz veya mermer kalıbı değildir.
Belki de, bağımlı ona ulaşmayı becerememiş, onu gerçekten ama gerçekten
sevdiğini ve onunla mutlu olduğunu kanıtlayamamıştır. Umudunu kaybetmemek
zorundadır.
İkisi de bir diğerinin “muhtaçlığını” gözlemeye başlar ve
bir zamanlar “ihtiyaç duyulan” olmalarını sağlayan niteliklerden korkuya
kapılırlar. Bu da yetersizlik, güçsüzlük, reddedilme, terk edilme ve benzeri
korkuların yükselmesine neden olur.
Diğerine “muhtaçlık” aynı zamanda belirli zamansız bağlanma
yaralarına ve “ilişkiden hayatta kalma dürtüsünü” ortaya çıkarır. Aynı bir çocuğun
ebeveynlerinin kendisi kadar güvende hissetme ve sevilmeye ihtiyaç
duyduklarını, kendilerine bakamayacak halde olmalarını keşfetmesi gibi. Korku,
vücut ve beynin kontrolünde bilinçaltındaki hayatta kalma dürtüsünü harekete
geçirir. Bu noktadan sonra çiftin bilinçaltı zihinleri alarm halinde, görev
başındadır; “ilk günlerin yüceliklerindeki” hislere geri dönmeye çalıştıkça, daha
çok korku ve güvensizlikle cevaplanır ya da karşılık verilir.
Narsistler için bu, düşmanlar arasındaki vahşi rekabettir.
İlişki bağımlısı içinse eş, ruh eşi olmanın bir sonucudur.
Derinlerde, ikisi de korkmuş hisseder, özellikle onları
kandıran veya “yanıltanın” ne “olması” veya “olması gerektiği” hakkındaki
illüzyonlarıyla yüzleşmekten korkarlar. Veya illüzyonlarını gerçek kılmada
başarısız olduklarını itiraf edemezler. Her halükarda, başarısızlığın
korkusuyla yüzleşmek zorundadırlar.
Dans ederlerken kendi adımları yüzünden başarısız
olduklarını itiraf etmekten nefret ederler. Şeylerin “gerçekte nasıl
olduklarını” görmek istemezler, diğer bir değişle kendi illüzyonlarının
şeylerin nasıl “olması gerektiğinde” yüz üstü bıraktığını anlamazlar.
Bırakmaktansa, birbirlerini kendi illüzyonları açısından görmek isterler.
Problem de budur. İlişkiye başlarken, her ikisi de aradıkları
tamamlanmaya ulaşamayacakları kalıpları hazır, aynı gerçek dışı beklentilere,
illüzyonlara bağlı bir zihin yapısıyla gelmişlerdir. Aslında, narsist ve ilişki
bağımlı çiftin her biri için belirli olan zihin yapısı, gerçek dışı beklentiler
ve illüzyonları gerçekte bireysel acılarının ve ilişkilerindeki sorunun asıl
nedenidir.
1. Kısmın Sonu
Psychcentra - Athena Staik
Utku Cem - 2019
wooooowwwww süper
YanıtlaSil