5.11.14

Öpüşmenin Tarihi


Antik Tarih

Bazı araştırmacılar, öpüşmenin milyonlarca yıl önce, memeli annelerinin yemeği çiğnemesi ve sonrasında bebeklerinin ağızlarına yerleştirmeleri yoluyla ağızdan ağza beslenmenin bir sonucu olarak başladığına inanıyorlar.

“Bu mülahazalardan yola çıkarak, insanların da anne ve evlatları arasındaki bu yiyecek alışverişinden öpüşmeyi öğrendikleri iddia edilmiştir.” Discovery News’a konuşan ve öpüşmenin tarihi, yayılışı üzerinde uzun süre çalışmış, Texas A&M Üniversitesi’nden antropolog Vaughn Bryant böyle diyor.

“Öte yandan, bu doğru ve doğuştan olduysa, neden bütün insanlar öpüşmemiştir? Bildiğimize göre, pek çok kültürel grup öpüşmemiştir ve ortaya çıkana dek bundan bihaberdirler.”


Erken Hint Kaynakları

Öpüşmenin hakiki kaynakları gizemini korurken, tarihçiler uygulamanın erken kaynaklarını Hindistan’da buldular.
Hint Sanskritçe edebiyatındaki dört ana metin, öpüşmenin erken dönem biçimini ortaya koymakta. M.Ö. 1500’e tarihlenen metinler, burunları birbirine sürtme ve bastırma geleneğini tarif eder.

“Nihayetinde, birileri dudakların oldukça hassas olduğunu keşfetti ve bunu keyifli buldu. Bu, nasıl başladığına dair bir kuram.” Diyor Bryant.

500 Yıl sonra, destansı şiir Mahabarat dudaktan öpüşmenin kaynaklarını içermiştir.

“Dudaklarını dudaklarıma yerleştirdi ve bir ses çıkarttı ve bu bende bir haz uyandırdı.”

Tarihi kaynaklar,  M. S. erken dönem beşinci yüzyıllarda erotizm üzerine yazılmış, klasik metin olan Kama Sutra ile devam etmektedir, burada bolca öpüşme teknikleri tarif edilir.


Ve Büyük İskender Öpüşmeyi Yayar

M.Ö. 326 civarında, öpüşme Hindistan’dan yayılmaya başlar, bu noktada Büyük İskender’in fatihan ordularına teşekkürler.

Bryant diyor ki: “Öpüşmeyi Hintliler’den öğrendiler. İskender’in ölümünden sonra, ordusu dağılmış ve generalleri Orta Doğu’nun çeşitli bölgelerine gitmiştir.”

Büyük İskender
Romalılar: Öpüşme Misyonerleri

Romalılar, öpüşmeyi popülerleştiren kimselerdi, uygulamayı Avrupa’nın çoğuna ve Kuzey Afrika’nın kimi bölgelerine yaydılar.

“Adanmış “öpüşme” misyonerleriydiler” diyor Bryant.

Onlar için, öpüşme sadece bir öpüşme değildi. Sıklıkla yanağa kondurulan, arkadaşlık öpücüğü olan “osculum” vardı. Dudak dudağa daha erotik olan “basium” vardı. Ve de nihayetinde, “savium”; daha sonra “Fransız Öpücüğü” olarak bilinecek olan tutkunun busesi.

Öpüşme, antik Roma kültürünün kanunlarıyla ilintili olarak, önemli bir yer teşkil ediyordu.

Bryant diyor ki: “Kanunlardan birine göre, kamusal alanda bir bakire tutkuyla öpülürse, erkek tarafından tüm evlilik haklarını talep edebilirdi.”


Orta Çağ

Orta Çağ’da, Avrupa’nın tamamı öpüşüyordu. Yine de, uygulama üstünler tarafından idare ediliyordu.

V. Clement
Eşit mertebedeki insanlar, hem dişi hem erkekler, dudaktan öpüşebilirlerdi; daha düşük mertebedekiler yanak, el, diz, ayak veya kişinin önündeki toprağı öpebilirlerdi.

Bryant’ın belirttiğine göre; “Mertebe farkı büyüdükçe, kişiler dudaklardan daha uzak noktaları öpebiliyorlardı.”

Büyük kesimin okuma yazma bilmediği zamanlarda, öpüşme anlaşmaları mühürlemek için de kullanılırdı. İnsanlar, isimleri için belgeye bir “x” çizerler ve onu yasal kılabilmek için öperlerdi. Sevgililer günündeki “x”in veya mektuplarda öpücüğü simgeleyen “x”in kökeni buradan gelmektedir.

1300’lerde Katolik Kilisesi, öpüşme hususunda oldukça kaygılı hale geldi, bunun şehevi davranışlara öncülük edebileceğinden korktu.

1311 – 1312’deki Viyana Konseyi’nde, Papa V. Clement kilise hizmetlerinde “kutsal öpücük” denilen öpüşmeyi yasakladı. Bugüne kadar, Katolik Kilisesi’nde kutsal öpücük yerine barış jesti olarak el sıkışma kullanıldı.


Londra - Büyük Veba Salgını
Dudaktan Öpüşme Kayboluyor

1600’lerin ortasından geç döneme kadar baş selamı, reverans ve benzer diğer jestler öpüşmenin yerini alırken, İngiltere ve Avrupa’daki büyük “öpüşme çağı” sona erdi.

Bryant’a göre, Londra’daki 1665 Büyük Veba salgını bu değişimde, Kilise’nin koyduğu kurallardan daha büyük rol oynadı.

“Pek çok kimse, hastalığın yayılma korkusu nedeniyle öpüşmeyi kesti.” Diyor Bryant.

1760 ve 1840 yılları arasında, Endüstri Devrimi boyunca, İngiltere’de el öpme popüler oldu ve nihayetinde el sıkışmaya evrildi.

"The Kiss" Filmi - 1896

“The Kiss”

1896’da, “The Kiss” (Öpücük) adlı sessiz film ilk kez May Irwin ve John Rice adlı iki oyuncunun defaatle öpüştüğünü gösterdi.

Sahneler bir skandala yol açtı, çağdaş eleştirilerin tanıklığı şöyle: “ Birbirlerinin dudaklarıyla otlanan uzatılmış temsil, sahnede yeterince hayvancaydı buna rağmen devasa ebatlara büyütülmüş ve üçten fazla kere tekrarlanmıştır - - Bu katiyen iğrenç.”


Onur Güntürkün
Öpücükler, Öpüşmeler Her yerde

Romantik, tutkulu, özlem dolu, milyonlarca öpücük.

Bugün kaç tür öpücük olduğunu merak ediyor musunuz? Alman nörolog Onur Güntürkün iki yılını havaalanı, tren istasyonları, park ve sahillerde öpüşen insanları izleyerek geçirdi.

“Bilimsel olarak geçerli” 124 öpücük kaydetti.


 (Discovery News: Kissing's Long History, Rosella Lorenzi)



İlk Öpücükler

Bryant yavaş yavaş öpüşmenin kökeni ve yayılması hakkında tutarlı bir öykü ortaya çıkaran araştırmasının parçalarını birleştirmeye başladı ve yıllar süren araştırma sonrasında bulduğuna göre, öpüşme evrensel kültürel bir hadise değil.

“Öpüşme Asya’nın – Daha çok Güney Asya – yakın bölgeleri ve 1500’lerdeki Avrupa’nın fethine dek sınırlı kalmıştı.” Diyor Bryant ve devam ediyor: “Yeni Dünya’daki kimse öpüşmüyordu, Okyanusya’da kimse öpüşmüyordu, Eskimolar öpüşmüyorlardı, Sahra-Altı Afrikada insanlar öpüşmüyorlardı.”

Öpüşmenin Hindistan’dan yayıldığına dair daha büyük kanıt, kelimenin kendidir. Bryant’ın dediğine göre, ingilizce “öpmek” (kiss) kelimesinin Hindistan kökenli olduğuna dair dil bilimsel kanıtlar mevcut.

(The Wall Street Journal: A Short History Of Kissing, Atısh Patel)

Bryant’ın dediğine göre, antik Hindistan’da “busa” veya “bosa” öpmeye atıf yapmaktadır ve bu erken dönem kelimelerden Latince “basium” terimine ve Eski İngilizce “ba” ve “buss” kelimeleri türemiştir.

(Texas A&M Unv. College Of Liberal Arts  Monika Blackwell)

 [Öpücük, Öpme : Buse: Fa būs öpme, öpüş Fa būse öpücük Fa būsidan öpmek

UtkuCem - Kasım 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder