19.4.14

Sapanca Gölü: Göl Ekosistemi ve Kaybedilenler

İklim değişikliği ve bilinçsiz kullanımla ekolojinin dönüştüğü hal artık kapımıza dayandı. İstanbul Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Güven Özdemir 2008 yılında yaptığı açıklamada (Sakarya Rehberim): “Küresel meteorolojik ve hidrolojik parametrelerde gözle görülen ve yaşam şartlarını olumsuz etkileyen değişimler süreklilik kazandı.” Diyor ve ekliyor: “Sapanca Gölü'nü besleyen yer altı sularının aşırı ve bilinçsiz kullanımı göle giren su miktarında çok ciddi kayıplara neden oluyor.”

Peki bir gölün ekolojik sistemi nelerden oluşur ve eğer bir tehdit söz konusuysa tehlike altında olanlar nelerdir?

Bir gölün ekosistemi[1] canlı bitkiler, hayvanlar ve mikro-organizmaları bunlarla birlikte cansız, fiziki ve kimyevi çevreyle olan etkileşimi içerir.

Göl ekosistemini etkileyen başlıca cansız etkenler; Işık, sıcaklık, rüzgar ve kimyevi yapıdır.

Işık; Fotosentez süreci için gerekli güneş enerjisini sağlar. Canlı sistemi için hayati enerji kaynağıdır. Işığın ulaştığı derinlik, fotosentez kapasitesini etkiler. Sıcaklık; Barındırdığı canlıların çoğunluğu, vücut ısılarını bulundukları çevreye göre ayarladıklarından, bu çevre etkisi çok önemlidir. Göl sıcaklığı mevsimlere göre değişkenlik gösterir. Rüzgar; Açık ekosistemlerde rüzgar türbülansa neden olur. Bu türbülans su kütlesindeki besinlerin dolaşımını sağlar ve canlı türleri için kritik ehemmiyettedir. Kimyevi Yapı; Oksijen, canlı solunumu için temel teşkil eder. Göller, geçirgen suyun havayla temas ettiği bölgede, sistemdeki su dolaşımında ve çoğunlukla dahili organizmaların ürettiği oksijen miktarına bağlıdır. Bitki bakımından zengin olan göller mükemmel oksijen dalgalanımına sahiptir. Bir diğer madde, fosfordur. Fosfor tüm organizmaların DNA ve RNA bileşeninde mevcuttur. Fosfor, atmosfer ya da çoğunlukla akarsular vasıtasiyle göle katılır. Sisteme alg ve makrofitler[2] aracılığıyla bağlanır.


Göl ekosisteminin canlıları; Bakteriler, birincil üreticiler, omurgasızlar, balık ve diğer omurgalılardır.

Bakteriler, göllerin her bölgesinde bulunur. Sistemin metabolizmasını geri dönüşümle besleyen önemli rol üstlenirler. Birincil üreticiler; Algler göllerdeki esas fotosentezcilerdir. Oksijen ve yiyecek sağlayıcıların en önemli parçalarıdırlar. Su bitkileri diğer birincil üreticilerdir. Mikrofitler yiyecek, oksijen ve doğanın inşasında ana kaynaklardır. Omurgasızlar; Su kütlesindeki minik canlılardır. Yengeç, kerevit, karides, midye, salyangoz gibi. Çoğunlukla su bitkilerinin olduğu, zengin oksijen ve ılık iklimin bulunduğu bölgelerde yaşarlar. Onlar için çökeltiler ve bitkiler avcı balıklardan korunmak için harika mekanardır. Soğuk, karanlık ve oksijensiz sularda çok azı yaşar. Oksijen kıtlığı nedeniyle genellikle kırmızı renktedirler. Balık ve diğer omurgalılar; Balıkların farklı letal ısıları, oksijen çözümleme gerekleri ve eylemleri ve davranışlarına bağlı yumurtlama ihtiyaçları vardır. Yüksek düzeyde gezici ve bu yüzden de bir bölgeden diğerine geçerken cansız çevreyle uyumlu olması gereklidir. Yaşamlarının çeşitli evrelerinde değişik meskenlerde bulunurlar. Bir çökelti yuvasında yumurtadan çıkar, yiyecek açısında zengin ve korunaklı otlarla kaplı alanlara taşınır ve nihayetinde bir yetişkin olarak gölün enginliğine açılırlar. Diğer omurgalılar, amfibiler ve sürüngenlerdir. Kurbağa, semender, yılan, kaplumbağa, timsah ve büyük miktarda su kuşu türleri gibi. Pek çok balık türü tüketici olarak önem taşır ve yukarıda sayılan omurgalı türlerin çoğu avcıdır.

Bir gölün canlı çeşitliliği, yüz ölçümüyle doğru orantılıdır. Bunu etkileyen; Sıcaklık, asidik özelliği, besin bolluğu, doğal koşullar, türleşme seviyesi ve rekabet gibi özelliklerdir.

Ekosisteminin canlı ve cansız üyeleri ve aralarındaki etkileşime dair bilgi edinmemizi sağlayacak makale ve çalışmalar yönünden Sapanca Gölü hala bakir görünse de, yadsınamayacak çalışmalar var.

İstanbul ve Çanakkale Üniversitesi’nden Müfit Özuluğ, Ali Serhan Tarkan, Özcan Gaygusuz ve Çiğdem Gürsoy “Journal of Fisheries Sciences”da yayımlanan Sapanca Gölü’nün balık çeşitlerini içeren bir makale yayımlamışlar. Bir diğer araştırma ise, Sakarya Üniversitesi’nden Ali Uzun’un SAÜ Fen Edebiyat Dergisi’nde yayımlanan Sapanca Gölü’nde yer alan kuş faunasının incelendiği makale. Muğla Sıtkı Koçman, İstanbul, St. Andrews Üniversitesi ve Çek Cumh. Bilimler Akademsi’nden; Ertan ERCAN, Özcan GAYGUSUZ, Ali Serhan TARKAN, Martin REICHARD, Carl SMITH’in yaptığı, Sapanca Gölü’ndeki çift kabuklu yumuşakçaların ekolojisine dair makale, Türk Zooloji Dergisi’nde yayımlanmış. Sapanca Gölü’nün geçmiş zamanlardaki iklimi, sebep sonuç ilişkileri ve tarihi deprem belirtilerinin tanımlanmasıyla ilgili bir inceleme ve göl çökeltisinin oluşmasında insanın etkisini açıklandığı bir makale de mevcut. Ayrıca Sapanca Gölü’nün çökelti yüzeylerindeki metal değerinin artışını anlatan bir inceleme yapılmış.

Anlaşılan o ki, kapsamlı bilgi veren ve dikkatleri bu kıymetli sisteme çeken çalışmalar göz önüne alınmadığı gibi, ne bu değerden faydalanan insan ne de barındırdığı yaşamlar namına olumlu yönde bir gelişme olmamış.

 Dr. Özdemir ise, “Gölün doğallığının korunması için yerel yönetimlerin, çevre ve doğa örgütlerinin bir araya gelerek gölü gerçekten sahiplenme adına organize bir çalışmada bulunmadığını” söylüyor. Üstelik, Özdemir’in iddiaları bunlarla sınırlı değil. Plansız büyüme, sanayileşme, sayıları artan su fabrikaları gibi insan etkileri, küresel iklim değişiminden daha tesirli ve çabuk sonuçları doğuruyor.

Prof. Dr. Meriç Albay
İstanbul Üniversite’siden Prof. Dr. Meriç Albay: Çeşitli nedenler ve amaçlarla yapılan aşırı su çekimleri göllerde ekosistemi tahrip etmeye, canlılar üzerinde baskı oluşturmaya başlamıştır.” Diyor 2013 yılında Sakarya Haber’de yayımlanan haberde ve “Geçmiş yıllar ile mukayese edilemeyecek büyüklükte siyanobakteri artışları ortaya çıkmıştır. Bu durum ve çekilen su miktarı aynı büyüklükte devam ederse gelecek yıllarda sorun daha da büyüyecektir.” Diyerek soruna vurgu yapıyor. Suyosunu toksinleri, dikkat çekici boyutlara ulaşmış gözüküyor. Aynı ölçüdeki gözle görülür bozulmaları tespit etmek hiç de zor değil.

Sapanca Gölü’nde dalgıçlık yapan Recep Şen DHA’ya verdiği mülakatta, göl tabanında her zaman gördükleri su kaynaklarını, orta derinlikte olan balıkları göremediklerini açıklıyor.

Halihazırda, Nisan 2014’de Sapanca Gölü arıtılama ve kullanılamaz su seviyesine gelmiş bulunuyor. Tabii bu karşı karşıya olunan felaketin yalnızca insanları ilgilendiren kısmı. Ekolojinin aldığı tahribata dair şuana dek yapılmış bir çalışma yok.

Konuyla ilgili son açıklamada SASKİ (Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresi) Başkanı Rüstem Keleş: “Alternatif kaynak oluşturmak için çalışıyoruz, Pamukova – Geyve Eskiyayla Havzası’ndan sağlanan suyla Sapanca Gölü’nün rahatlatacağız. Diyor.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeki Toçoğlu’nun da, ancak 3 yıl sonra tamamlanacağını söylediği Akçay Baraj Projesi vasıtasiyle sorun üzerinde çalışıldığını duyurmasına bakılarak, gölün şu anki vaziyetini anlamak ve yakın zamanda alacağı hali tahmin etmek çok da zor değil.

UtkuCem – 2014 Nisan






[1] Belirli bir alanda bulunan canlılar ile bunları saran çevrenin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik gösteren ekolojik sistem
[2] Mikroskoba ihtiyaç olmaksızın gözle görülebilen su bitkisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder