Sümerler üzerine araştırırken, yurt dışındaki kaynakların da sık sık alıntılar yaptığı, okumadan geçemeyeceğimiz Muazzez İlmiye Çığ’ın bir yazısı yeni yıl yaklaştıkça tekrar paylaşılmaya başlandı.
Kısaca hatırlatmak gerekirse; Yazının konusu Çam Süsleme Geleneği üzerine. Hristiyanların İsa’nın doğuşu adına kutladıkları Noel Bayramı’nın Türklerin Yeniden Doğuş Bayramı olduğunu anlatıyor.
İslam’a kavuşmadan önceki dinlerinde Türkler, yeryüzünün ortasında bir Akçam Ağacı olduğuna inanıyorlardı. Ağaca “hayat ağacı” (tree of life) diyorlardı.
Eski Türklere göre yirmi iki Aralık’ta gece gündüz ile savaşıyordu ve bu savaştan gündüz galip çıkıyordu. Bu “güneş’in” zaferiydi ve güneş eski Türkler için çok önemliydi.
Zafer “akçam ağacı altına hediyeler koyarak (Tanrı’ya gitmesi amacıyla), ve dallarına bantlar bağlayarak” bir bayram olarak kutlanıyordu, yine ağacın etrafında.
Bayrama verdikleri isim ise olayı özetliyor: “Nardugan” , kelimeye dikkatli bakarsak anlamını çıkarabiliriz. Nar, güneş. Dugan, doğan olduğu ortadadır. Yani “Doğan Güneş.”
Yazının sonunda akçam ağacının sadece türkistan da yetişen bir ağaç olduğunu ve bu geleneğin Avrupa ve Filistin’e Türkler’den geçtiği söyleniyor.
Bugün Hıristiyanlar’ın inandığı İsa’nın eski kültürlerdeki özelliklerini nasıl pagan tanrılarının efsanevi hikayelerinin Hıristiyanlaştırlıdığı konusunu İnşallah haftaya yazacağım.
Ancak yeni fark etmiş olmasam da, edindiğim çoğu bilgi okul dışında okumalarımla edindiğim bilgi. Günümüzde çoğu düşünen birey okullarda öğretilenlerle inançları, kültürü arasındaki çelişkiyi fark edip tarafsız ve akademik yayınlarla zihinlerini besleyemiyor. Bu sorgulayan ancak işin içinden tek başına çıkamayanlar, bilgi kaynakları etraflarındaki büyükler ya da onları yönlendirmeye hazırlanmış dış destekli öğreticiler oluyor.
Okullarda kendi kültürümüzü ya da etkilediğimiz, etkilendiğimiz kültürleri öğrenmenin mümkün olmadığı ortada. Sadece kültürel değil, siyasi olarak da ders kitaplarında gizlemeler ya da değişiklikler bulunduğu bilinen bir gerçek halinde.
Birinci dünya savaşında, Anadolu’nun işgalinde Amerka’nın da olduğunu, bayraklarıyla, askerleriyle topraklarımızı işgal eden diğer bilinen devletlerden olduğunu okuyamıyor oluşumuz bunu örnekler.
Felsefe diye batının ürettiği düşünce kalıplarını, batılı filozofların dünyasından görüp, tarih diye açıkça yönlendirmeli ve kapalı, kuru ezber tarihi gören ya da hiç öğretilmeyen adı bile olmayan dersleri göremeyen bir birey nasıl özgüvenli, donanımlı, kendini bilen ve ona göre yaşayan bir vatandaş olabilir?
Bugün özlemini duyduğumuz eğitimin bir zamanlar var olduğunu, Mustafa Kemal’in ölümünden sadece iki yıl sonra tüm eğitim sisteminin ve kitapların içeriğinin değiştiğini, tam bir batı kültürü ve hayranlığıyla her alanda Mustafa Kemal’in izi silindiği ise bugün söylenmese de bilinen tarihi bir gerçektir.
Biz gençlere düşen ise olabildiğince kendi kültürümüze ve inancımıza sarılarak yabancı ortaklığıyla dikilen putları yıkmak, ve köleleşmiş zihinlerin zincirlerini kırmaktır.
Bir söz
Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar.
Wendell Phillips
Bir düşünür
Kanmışlıklar, doğruluğun yalanlardan daha tehlikeli düşmanlarıdır.
Nietzsche
Bir Şiir
Ağır ağır çek kürekleri mehtap uyanmasın
Bir hayal dünyasına dalan su uyanmasın
Uykudadır dünya, ilkbaharın kucağında
Sürsün sabaha kadar, rüya uyanmasın
Dursun bu kutsal ezgi içindeki çalgılar
Gecenin şenliğindeki mızrap dahi uyanmasın
Ey gül, sessizliğe varmayı emret bülbüle
Gül bahçesinde zevk sarhoşu olan dostlar uyanmasın
Değmez kemal, ömürü tamamlamak için uyanmaya!
Varsın bu uykudan yorgun düşmüş gönül uyanmasın
Yahya Kemal Beyatlı
17.12.09 Sakarya Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder