21.4.10

Ak-si-Seda

Uzay denizi kıyısındaki mavi bir koyda, kumdan kaleler yapan çocuklar kadar masum gözüküyor, oyunlarımız. Ancak gittikçe seyrekleşen ak saçlarıyla, büyümemekte ısrarlı çocuğuna bir şeyler tembihliyor, Dünya.

Yıl başından bu yana büyük kayıplar verdiğimiz doğal afetler yaşadık. Ülkeden ülkeye yayılan etkileriyle “küresel” boyuttaki bu olaylar, paylaşım savaşları ve denge oyunları içinde bulunamayan, özlenen kavramları düşünmeye sürükledi, yelkenlimi.

Farklı coğrafyalarda, farklı şartlarda şekillenirken yaşamlarımız, ihtiyaçlarımız için yarattıklarımızın ortak köleleri olduk.

Karanlıktan korktuk, av olmaktan da. Avlanmak istedik, korkutmak istedik. Güvenli bir uyku, sıcak bir yuva istedik. .Sıradan isteklerimizi ruhani amaçlara yükselttik.

Yücelttiğimiz efendilerin, sadık köleleri olduk. Özgürlüğümüze sınırlar çizip, sınırlara göksel putlar diktik.

Putlardan yankılanan sesimiz, sloganlarımız oldu. Sunaklarında yaptığımız törenler adetlerimiz, kurallarımız.

Merakımızı gidermek için sorduğumuz sorulara yanıtlar körelmiş zekamızın, çürümüşlüğü sunan tembelliğiyle geldi.

Zamanla kendi sesimizin ritmine kapılıp “yok” olduk.

Bugün çocuklarımız, taze bir merak veya hayranlıkla bakındıklarında, kokuşmuş bir söz söyler veya mitolojik bir adeti yerine getirirken bulurlar kendilerini.

Gelişen teknolojiyle her an Dünya’nın diğer ucundan haber alabiliyor, istediğimiz noktaya temas edebiliyor oluşumuz bir şeylerin değişmeye başladığını, değişmesi gerektiğini gösteriyor.

Binlerce kilometre uzağa ait olan anında evimize misafir olabiliyor. Farklı özelliklerin harmanlandığı coğrafya olan Anadolu gibi, her eldeki teknolojik cihaz mini bir Anadolu olup çıkıyor.

Ortadoğu ya da Batı Anadolu’da karşılaşan atalarımızın, birbirlerine duyduğu merak nasıl soru sormayı, ardından çalışkanlıklarıyla birbirlerini anlamayı ve sonunda ilerlemelerini sağlamışsa; bugün de gelişen teknoloji her zihinde minik bir merak kıvılcımı parlatıyor.

Soru sormayı düşünmek, bilinçli ve uyanık olmak olarak anlamalıyız. Merakımızı bu yolla çalışarak giderir ve anlamaya yani var olmaya erişiriz. Öğrendiklerimizde varolur ve ilerleriz.

Sınırsız düşünmemiz, sorgulamamızla, varlığımız özgürlüğün mutluluğunu yaşar. Hayatımızın amacı mutluluğu.

Milyar yıllık bu küreden yankılanan, bilge atalarımızdan duyduğum fısıltılarıdır bunlar. Ortak sorunların bıraktığı acıları paylaşırken, kulak verelim.

Utku Cem
21.04.2010

1 yorum:

  1. dünyayı tüketiyoruz. hem de en başında kendimize göre haklı sebeplerle. dünyaya indiğimiz andan itibaren seninde altını çizdiğin ihtiyaçlar uğruna onu kullanmaya ve biçim vermeye başladık. fakat bu kaçınılmaz hatta olması gereken bir durumdu. insan en başta ihtiyaçlarını karşılarken gelişmeye de katkı sağlıyordu. dünyayı keşfederek ufkunu genişletiyor ve şu an sahip olanan birikime kaynak oluyordu. korkularını yüceleştirerek onlara tapmasıda insana aslında ona hükmetme gücü veriyordu. evet belki kendilerinden üstün bir güç vardı fakat bu maneviydi. kurban ve tapınmalarla yatıştırılabilir ve bunun karşılığında istediklerine sahip olurken manevi bir güçte sağlayabilirdi.insanlık şu a na kadar kendi korkularını keşfedip keşfettiklerine hükmederek bastırdı. kazandığı bilgide onu daha da güçlü kıldı. şimdi insanlık müthiş bir bilgi birikimine sahip. bilim ,teknoloji insanlara hayal bile edemeyeceği şeyleri olağan bir durum gibi sunabilmekte.bunları kullanarak edinilecek bilgiyse sınırsız. buraya kadar her şey çok güzel.
    yalnız düşününce aslında teknolojininde insanın tembelliğine ne kadar hizmet ettiğini görüyoruz. evet belki her şey bir tık kadar yakın fakat insanlar ne kadar ilgili. yüzyıllar öncesinde insanlar ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda gelişimede katkı sağlıyordu. fakat şimdi insan tam bir tüketim aracı halini aldı. ona verilen herşeyi hızlıca ve üzerine hiç bir şey eklemeden harcıyor. gelişimi ve teknolojiyi ise zaten bunları onlara sunanlara bırakıyor ve ellerini altındakini kendi zihinlerinde eviri çeviemede olduğu gibi alıyor. her şey kolaylaşıyor bu doğru. ancak bana göre kolay olan her şeyin değeri geldiği gibi hızlıca siliniyor. emejsiz edine bilgi insan zihninin sahnesinden kolayca iniyor. ayrıca yalnız bu da değil teknoloji insana insana içinde uyuyabileciği zaraasız ve boş bir dünyada kurgulayabiliyor. zihinleri kitlesel olarak etkileyebilme gücü hangi ellerde olduğu göz önüne alınarak olumlu veye olumsuz olduğu söylenebilir. tüketime adapte edlen ve soru soruma yeteneğni elinden alınan bir nesli büyük bir teknoloji stratejiside pekala sağlayabilir. bu nedenle insana tek taraflı düşündükçe insan körelmekten kaçınamaz. içinde bulunduğu koşulları her yönüyle değerlendiemeli ve katlıktan uzak durmalıdır. duvarları olan hiç kimse sonsuz düşünemez. uçsuz buçaksız evreni algılamaya çalışırken belki de en çok güvendiklerimizi sorgulamalıyız. böylece herhangi bi düşünceye bağlanıp dünya gibi bir yanımız aydınlık diğer yanımız karanlık kalmaktansa güneş gibi parlarız...

    YanıtlaSil