19.11.10

Kozmogoni

Minik öpüşlerle uyandırırken deniz, kıyıyı. Dalları doğu ufkunu sarmış çınarın göğsünden, kopup geldi. Büyük bir sızıydı gece, damla damla yapraklarda.

Alevden dişler göğsünde, çatırtılarla ilerliyordu gözleri, sayfa sayfa. Demirden ayakları döne döne ilerlerken, tırtılın.


Her sayfada daha iri, her yaprakta daha zinde. Bir duraktan diğerine, kemirir durur dünyayı, yaprak yaprak:

Ovanın mavi gözünden, dağların sisli beline; beyaz ellerinden kız çocuklarının, çamurlu yüzlerine; yeni yüzyılın utanç dolu binalarına, boynuna bayraklar iğnelenmiş; kara cübbelere ilişmiş korkulardan, dizi dizi kalabalıklara karışmış arzu çığlıklarına; öpüşlerle patlayan narlardan, alevli tenlere..

Bir sirenlik nefeste okur geçer içimizdekini; derin sızısı kalır. Bir başka ömre hazırlanır tırtıllar.

Boy boy uzanıp, kozaya yatarlar, Haydarpaşa’da. İstanbul göğü, pamuk pamuk, kucaklar yeni hayatları. Küçük bir kız oturmuş, güvercinleri beslerken.

Kanatlarını gizlemiş bedenlerle açılır kozalar. Bir bir saçılırlar gara. Oturup da küçük kızın yanına, elinde ısınır kimi. Kimi kapılır da rüzgara, ‘boğaz’kesen bıçaklarda parçalanır, her gün.

Küçük kız hafifçe üfler kelebeğin kanatlarına, Yenikapı’da gemiler titrer. Kim bilir hangi denizde paslanmış, yaşlı gemilere biner kelebekler.

Yeni hayat mavi bir yolculukta, mavi bir yolculukta artık dünya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder