Kadim zamanlarda Mezapotamya’da tohumları atılmış, medeni alemin her alanına uzanmış dallarıyla Sümerliler, ulu bir çınara benzerler.
Bugün düşünebildiğiniz herhangi bir alan yoktur ki onda ilk olmasınlar. Modern zamanların kavramlarına ulaşmak için de mutlaka Sümer kökenli bir basamağı kullanmışızdır.
İlk okullar, ilk ilaç formülleri, ilk mahkemeler, ilk meclis, ilk tarihçiler, ilk vergi indirimi, kütüphane katalogları, ilk akvaryum, ilk mesih, ilk edebi benzetmeler, ilk ata sözleri...
Eğer ilkleri yazmaya kalkarsam diğer özelliklere yer kalmadan yazım biterdi.
Sümerler kendilerini seçilmiş halk olarak görüyorlardı. Tanrılarla diğer toplumlardan daha yakın ilişkileri olan özel, kutsanmış bir halk olduklarını düşünüyorlardı. Öyle ki değiş ve ata sözlerinde kendileri dışındaki halkı küçümser sözler kullanmışlardır.
Van gölü ve çevresinde yaşamış olan Hurriler için kullandıkları kelime bunu örnekler. Sümerler “hödük”, “budala” anlamına gelen “hurum” kelimesini, aynı zamanda “ku-hurum” (Hurum ülkesi) anlamında da kullanıyorlardı. Hurum Dağı Hurriler’in yaşadığı dağdır ve bu kelime Sümerler’in onlar hakkındaki düşüncelerini anlatır.
Siyasi manada Sümerler M.Ö. dördüncü binyılda yukarıda saydığımız ileri düzeydeki bilinçle aniden ortaya çıkmışlardır.
Onlar tarihin bilinmeyen çöllerinde aniden karşımıza çıkan vaha gibidirler. Aniden ortaya çıkan bu uygarlık insanın gelişim süreciyle de çakışan pek çok soruyu akla getirir.
Bilimsel veriler ve somut deliller ışığında edindiğimiz bilgiler bize, insana benzer maymunların günümüzden on dört milyon yıl öncesinde var olduklarını gösterir.
Aradan on bir milyon yıl geçtikten sonra yani günümüzden üç milyon yıl öncesine geldiğimizde bilimsel olarak “homo” yani insan sınıfına girebilecek ilk varlıkları keşfederiz. Bir milyon yıl sonra da sıkça duyduğumuz “homo erectus” ortaya çıkar. En nihayet dokuz yüz bin yıl öncesinde ilk insanlar “neanderthal”lerle buluşuruz. Ancak aradan geçen iki milyon yıla rağmen kendilerinden öncekilerle araç gereç kullanımları ve tahmini görünüşleri neredeyse aynıdır. Bu veriler bir kenarda dururken bugün aramızda gezinse fiziksel görünüşünü yadırgamayacağımız, sistematik düşünen ve öğrendiklerini sonraki nesile aktarabilen ilk insan “homo sapiens” bundan tam otuz beş bin yıl öncesinde bulunur. Bu insanlar bir buzul çağında ortaya çıkarak zoru başardılar. Çünkü aynı dönemde yukarıda saydığımız canlılar yeryüzünden silindiler. Homo Sapiens insanlarının; örtünmek için deriler kullanacak, taş ve deriden evler inşa edecek, toplumu örgütleyecek, mağara duvarlarına yaptıkları resimlere duygusal ve sanatsal boyutlar verecek, tapındıkları bir varlığa heykeller yapacak ve ölülerini gömecek (belki de ölüm sonrası yaşama felsefesi taşıyorlardı) kadar düşünsel güçlerinin gelişmiş olduğu ortadadır.
Ancak bu bilgiler kaçınılmaz bir soruyu beraberinde getiriyor. Bilimsel olarak insan denebilecek varlıkların taşı yontmayı öğrenmeleri iki milyon yıl sürdüyse, ve ortaya neanderthaller çıktıysa, örtünmek için deriler kullanmak, toplumu örgütlemek gibi yukarıda bahsettiğimiz işleri yapan homo sapiens için en az on iki milyon yıla ihtiyaç yok mudur?
Bu soru insanın varlığını ve Sümerlerle yön bulan kaderini anlamamızda bize yardımcı olacak temel sorudur.
Bugün, Ay’a kuracağımız üsle evrene seyahat etmeyi planladığımızı okuyorum. Kaçınılmaz olarak aklıma o soru, uygarlığın temellerini atan “seçkin” toplum, ve ilahi güç geliyor.
İlk ortaya çıkan “homo sapiens”ten tam KIRK BİN yıl sonra.
*homo sapiens
19.11.09 Sakarya Gazetesi
Gerçekten inanılmaz bir yazı... İrkildim ve şaşırdım... Hergün yeni bir şey öğreniyorum ama bu gerçekten öğrendiğim şeylerin en ilginçlerinden biri olmaya aday... Gayet akıcı ve bilgi dolu, sonu gelsin istemedim açıkçası... Ancak bir hatayı düzelteyim: değiş değiş deyiş olmalıydı... =) Teşekkürler =)
YanıtlaSilBunu yazarken ben de hata yapmışım :D ilk değiş'ten sonraki değiL olacak =)
YanıtlaSil