“Türkiye genel köy ve tarım kalkınma davasını başarıyla hızlandırmak ve planlaştırmak zorundadır.”
Diyor, Celal Bayar, Mustafa Kemal’in ölümünden bir ay sonra, birinci köy ve ziraat kongresinde.
Nüfusu ağırlıklı olarak köyde olan bir memleket. Köyünde; medeni hayattan uzak, aralıksız devrimlerden habersiz, fakir halk.
“Köylü iş gereksinimine hizmet etmeyen hiçbir şeye değer vermiyordu ve her şeyi işine bir katkıda bulunup bulunmamasıyla ölçmekteydi.” Sözü o dönemdeki köyü özetler gibi.
Ulusal bilinci oluşturma, ulusal bağımsızlığı koruma, kültürel uygarlaşma ve kendi kendini yönetmeyi başarabilen bir millet. O millete ermek için yakılan eğitim ve öğrenim meşalesi.
İlk kıvılcım 1936 yılında Mustafa Kemal’in köy eğitimi kurma direktifiyle parladı. Köy Eğitmen Kursları ve dört Köy Öğretmen Okulu öğrenime açıldı.
İlk kıvılcımın ardından uzun zaman ve tartışmalar geçti. Tartışmaların nihayetinde,17 Nisan 1940 günü Köy Enstitüleri kuruldu.
Bize kalan sloganlardan bir kaçı kendilerini özetler gibidir: “Üretimin bulunmadığı yerde eğitim yoktur” , “İş içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim.”
Yalnızca derslikler, kara tahta canlanmasın gözünüzün önünde. O köyde geçerli bir sanatın yapıldığı işlikler, tarla, sebze bahçesi, fidanlık, bulunulan bölgeye göre hayvancılık, arıcılık, balıkçılık yapılan bir merkez bahsettiğim.
Her öğrencinin kültür, ziraat ve sanat çalışmaları yaptığı, her koşulda, her gün serbest okuma yapılan, öğrencilerin yazdığı şiir, deneme, öykülerin yayınlandığı dergiler basılan bir yer anlattığım.
Yönetiminde orada bulunan, öğretmen, öğrenci, usta, hizmetli herkesin bulunduğu ve söz hakkı olduğu bir yer.
Almanya’da Adolf Hitler’in gölgesi hala geziniyorken, Anadolu’da bilinçli genç öğretmenlerin serbestçe öğrencilerine dünya klasiklerini okuttuğu dönemi hatırlatıyorum.
Sadece okuma ve yazma yaptıran değil, kırılmış aletlerin onarımı, daha iyi ev inşası, sağlık alanında bilgilendirme hatta iğne yapma yeterliliğine dahi sahip, aydın gençler.
Kızlarının da memur olabileceğini anlayan halkın ilgisini, 1935’te yedi bin olan öğretmen sayısının neticede otuz beş bine ulaşmasıyla anlayabiliriz.
Peki ya sonra ?
1943 Dönemin bir milletvekili ve büyük “toprak ağalarıdan” biri: “Bunlar yetiştikleri zaman kafamızı keserler.”
1945 İkinci Dünya Harbi sona erdi.
1946 Hasan Ali Yücel görevinden ayrılmak durumunda kaldı.
1947 Yüksek Köy Enstitüleri kapatıldı. Köy enstitülerine yeni yönetmelik hazırlandı. Hasan Ali Yücel döneminde Türkçe’ye kazandırılan dünya klasikleri yakıldı ve öğrencilere “seviyelerine uygun kitap” okutulması kararlaştırıldı.
1948 İş eğitim ilkeleri kaldırıldı, enstitüler sıradan okul halini aldı.
27 OCAK 1954 “Türkiye’deki en kapsamlı mesleki eğitim” çalışmaları son buldu.
Köy Enstitüleri kapatıldı.
Utku Cem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder