29.3.11

İtaatsizlik ve 'Son'

Biz doğmadan işlenen maskeleri taktığımız oyunda, rolümüzün eşsiz olduğuna inandırılırız.
En kötü halde dahi kendini haklı, doğru yolda bilen zihnimizin kandırmacalarına yenilerek.

Farklı yüz ve seslerin milyar kere benzer çukurlarda debelenişidir, yalnız görülen.

Hayatı anlamak, var oluşunu anlamlandırmak için insanlığın çocuk zamanlarından kalan mitlerle eğlenirken, benzer inançlarla yol alınır. Sosyal sınıfın hangi seviyesinde olursa olsun ya da yer yüzünün hangi noktasında ortak ihtiyaçların köleliğinde buluşulur..

Eğer bunun farkındaysanız: her an, kan gibi rüyanızı bozar çoğunluk.

Gerçekler ve dahilerin evrimsel halkadaki son sözleriyle yürürken önümüzü keserler;

“Ya paranı ya canını!” diyerek.

En güçlü kim? Çoğunluk mu? Neden onlara paramızı verelim ki?

Kötüyü iyi sayan nezaketimiz çok uzakta kaldı. Uysalca itaat edenlerin zamanı gibi.

Rüzgara boyun eğen buğday (speca) başaklarında ümit(spe) yok artık.(Toprak)

Doğru olanı bilinmeyenin rüzgarına bırakamayız, güneş batıdan doğdu çoktan.

Kişiliğimiz, hayatımızı bilinmeyenin doğrularına bırakamayacağımız gibi.

Bundan böyle mitolojik tanrıların isimleriyle bölmemeli zamanı. Tik-taklarla eskitmemeli günleri.

Aldığımız tek nefes olsa dahi, kendi tarzımız olsun.

Ve sonra;

Cesaretle süzülürken rotamızda, sonun geleceğini bilelim ki başlangıcımız anlamlansın.

1 yorum:

  1. "Cesaretle süzülürken rotamızda, sonun geleceğini bilelim ki başlangıcımız anlamlansın."

    harika olmuş.

    YanıtlaSil