30.5.10

Pencerede Eski Bir Gün

Çiçekler, kuşlar, tablolar, notaların diliyle konuşurdu, uzak ve yalnız penceresinde. Küçük makasıyla biçtiği çimlerde uzanırken ellerim, kızaran tepelerden güneşi doğurturdu.

Çırpınış

Kaleminin ucunda uçuşan kelimeler, içini özgürlüğün ışığıyla ısıtıyor. Her anı görünmezliğe tutsak, derinlerdeki yaşam, aksak kelimelerin kanatlarında ışır.

Zihnimdeki Dünya

Ruhu her gün başka bir şeye dönüşür. Bugün uyandığında bir kurşun kalemdi. Toplumsal gerekleri, kodları, sınırları aşmanın bir yoluydu bu onun için. Bir kaç gündür fotoğraf makinasıydı, mesela.

Şehrin Çıplak Hikayesi

Yağmurlu ve aysız geceden kaçıp, ince bir fırça halinde tuvale sığınmıştı.


İçindeki derviş Dvork’ın notalarıyla dans ederken sonsuz beyazlıkta, kapı çaldı. El ve saçları maviydi, boyadan. Yürürken adımları alevli, sonsuzdan kopan gözlerinde alev damla damlaydı.