Çiçekler, kuşlar, tablolar, notaların diliyle konuşurdu, uzak ve yalnız penceresinde. Küçük makasıyla biçtiği çimlerde uzanırken ellerim, kızaran tepelerden güneşi doğurturdu.
Zamana çıkan merdiveni kurardı, kapıdaki tik taklar. Penceredeki ıslıkta bir çağrı duyardı, uzak sokaklardan gelen. Fırtınalı sokağa koşardı, çocuk heyecanıyla atladığı pencereden.
Kaldırımda akrebin adımlarını izlerdi. Kalabalık, yanından gelip geçen rüzgardaydı. Bir kayadan başka kayaya koşuşturan kum taneleriydi, omuzuna çarpanlar. Gümüş saçları yelkovanın kanatlarında çağırırdı, geceyi.
Kaldırımda biriken ayın yüzünde, yalnızlığından da yalnız kalan damlalarla delerdi, zamanı. Mumun ateşindeki zarafetle eritirdi kurulan merdiveni, afacan bir çocuk gülümseyişiyle pencereden bakarken.
Utku Cem – 2010 Mayıs
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder