24.12.16

Kaosun Dönüşü

Uğultu ve leş kokuları yayan şehirlere yığılmış milyonlar halinde. Siteler, parklar, binalar.. Her bir hane her bir ünite kendi çürümüşlüğünün kaosunu döndürmekte. Uyandırmaksızın dişli dönüyor ve bu dev çöplükleri kati sessizlikte öğütüyor.

Yeryüzüne yayılmış, kutular içinde hayatlar birbiri içine kapanıyor. Kesin döngü, kaçınılmaza ilerliyor ve uyuşuk zihinlerin içindeki karanlığı yeniden hortlatıyor.

Ah! Kader, çember. Çark bir kez daha tarihe geri dönüyor. Karmaşa başımızda, uçurum ayaklarımızın dibinde uzanıyor. Zeka, dahilerin eserleri toz halinde nihayetine dönüşüyor ve şaşalı bir gölge göğü sarıyor.

--Başladığımız andan itibaren mahkum olunan, hızıyla kendine sürüklüyor. Gerçekliğinden, kendimizden kaçarken eserlerimizde tanrıları yansıtıyor, yaşamımızı bir kaçış sanatı haline dönüştürüyoruz.

Hatalarımız ve yaratımlarımız birikiyor ve doymak bilmiyor ödünlerimize. Nihayetinde kaçındığımızın göğsündeki sunağa başımızı uzatıyoruz.

Ortaklığa, anlaşmazlığa yol olan iletişim, kelimeler yoz, boş ve çirkin halde bize ihanet halinde. Şiirimiz ahenksiz ve ölü, düz yazımız karmaşık bulmacalar.. Hokkabazlar sahnede, eskiyi restore etme çabasında.

Yenilenmek için inşa ettiğimiz her bir yapı, tuğla tuğla labirente hapsediyor benliği. Nihayetinde ikamesi kolay ve ucuz yığınların harcından dev bir termit yuvası halini alıyor şehirler.

Gerçek düşmanımız umuttan, aydınlıktan bahseden sahte peygamberlerin mucizelerine sarılıyor ve yadsıdığımızın akıntısında sürükleniyoruz--


Gökler vardı bir zamanlar ve yeryüzü vardı. Ve insan onları yeniden birleştirdi. Tüm sütunlarını kemirdi göğün, tüm sularını tüketti yerin. Geriye bir çift göz kaldıysa, kurban oluşuna şahitlik içindir. Ki o da esen yel, hiç.


1 yorum: