Bilgisayarlar henüz sanayi ve savunmada gizlice
kullanılırken, Marshall McLuhan kehanet varî bu sözleri 1969’da söylüyor.
Etrafımızı saran akıllı telefon, giyilebilir teknoloji,
sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik gibi yeni iletişim ortamlarının
varlığında, bizim için oldukça sıradan.
Bu yeni ortamlar, Facebook vb. uygulamalar vasıtasıyla
insanlara dair malumatın toplanmasına olanak tanıyor.
7,5 Milyar insan nüfusunun, 4 milyarı internet kullanıcısı.
3 Milyar kişi, faal sosyal medya ve aynı oranda mobil cihazlarda aktif
kullanıcılar.[2]
Bu çalışma gereği, meseleyi tüm vecihleriyle aktarmak
durumunda olsam da, Cemil Meriç’i hatırlamadan edemiyorum: “Canavarlarla dolu
bir ormandayız. Yolumuzu hayaletler kesiyor. Tanımadığımız bir dünya bu. İthal
malı mefhumların kaypak ve karanlık dünyası’ndayız.”[3]
Bağdaştırarak özetlemeye çalışacağım konuya dair unsurları
kısaca tarif etme gerekliliği kaçınılmaz gibi duruyor. Bireyin toplumsallaşma
süreci ve medya ilişkisini görerek diğer basamaklarda değineceğim tesirlerin
ehemmiyetini kavrayabiliriz.
Toplumsallaşma, kişinin sosyal çevresine uyum sağlaması
olarak görülürken, zamanla etkileşim temelli bir anlayış yerini almış. Şahsi
karakter veya diğer etkenler dışında, bireylerin sosyal normları veya değerleri
çeşitli unsurlar tarafından şekillendiriliyor. Medya ise, bu unsurların en
güçlülerinden.[4]
Medya unsuru davranışlarımız ve dünya görüşümüzü etkiliyor. Vücudumuz
ve hislerimiz gelişirken, şahsi kimliğimiz; düşünme biçimi, karar alma yöntemi,
ahlaki ölçüler, değerler, inanç sistemleri, aileye karşı tutum, arkadaş ve
sevgi ilişkilerimiz oluşarak belirleniyor. [5]
Şahsi kimliğin oluşumu, aidiyet hissiyatıyla sıkıca ilişkili.[6] Bilhassa internetin, bireylerin bu özelliğini beslenmesindeki
açmazları ileride işaret edeceğim.
Ayrıca, sosyal ağların sosyal etkileşime tesirlerinden bahsettiğimiz
gelişim dönemindeki lise öğrencileri üzerindeki sonuçlarına dair, Archana
Kumari ve Jyotsna Verma’nın çalışması oldukça dikkate değer.[7]
Kişilik ve toplumsallaşmamıza yukarıda bahsettiğim yönlerden
etki eden sosyal çevrenin hem kendi dönüşüyor hem de onunla etkileşime girdiğimiz
ortamlar.
Pew Research Center’ın 2016’da Amerika’da yaptığı
araştırmaya göre, kişilerin 10’da 4’ü haberleri çevrimiçi öğreniyor. Önemli
haberlerin, 3’te 2’si yakın arkadaş, aileden öğrenildiğini söylerlerken,
çevrimiçi haberlerin %36’sını haber kuruluşlarından ve %15’ini sadece yakın
oldukları kişilerden öğrendiklerini belirtiyorlar.[8]
WeAreSocial’ın 2018’de belirttiği rakamlar ışığında, bu oranların aralarındaki
farkı açarak arttırdığını söyleyebilirim.
Toplumsallaşmanın ve medyanın ilişki ve verilerine dair
çokça detaylı inceleme ve veriler sunmak ve hatta özellikle Türkiye özelinde
çalışarak, derinlemesine bir araştırmaya davet çıkarmak, merak uyandırıcı ve
mümkünken, boyumu aşmadan konumun diğer unsurunu tarife geçmek istiyorum.
Karşı karşıya olduğumuzu resmedebilmek için meselenin
istatistikî görünümü, kullanılan araç ve yöntemleri vererek örneklerle
tamamlayalım.
Kişiliğimiz gibi, uğraşlarımızın da merkezinde hakikât ve hassasiyeti
gözetiyoruz. Olgular üzerinden hayatı kavrayan yetişkin bireyler olma
sorumluluğunun farkındayız. Ancak yukarıda bahsi geçen şahsi özellikler, bunu
inşa ederken kullandığımız kaynakların kısırlığı yanında, sorumluluğunu
üstlenerek özgürlüğün hazzını tatmayı hedeflediğimiz olgular bizlere ihanette.
Çünkü artık karşılıklı tartışmalar veya çeşitli teyitlerle oluşmadıklarından,
çoğunlukla kirliler.
2006 yılından, 2017’ye kadar Twitter’dan aldıkları veri ve
oluşturdukları algoritmayla, doğru ve yanlış haberlerin internette yayılımını
inceleyen Soroush Vosoughi, Deb Roy, Sinan Aral çok çarpıcı sonuçlar elde
etmişler; Yalan haberler, doğrudan 6 kat hızla 1500 kişiye ulaşırken, 10 farklı
bağımsız kullanıcı tarafından paylaşımı 20 kat hızla gerçekleşmiş. Siyaset dışı
yalan haberler 10.000 kişiye ulaşırken, siyasi yalan haberler 3 kat hızla
20.000 kişiye ulaşmış ve bu yine 10’dan fazla bağımsız kullanıcı aracılığıyla
oluşmuş.[9]
Sosyal medya hesaplarında oluşturduğumuz hesaplar, eğilim
gösterdiğimiz alana dair tarafgirliğimizi destekler topluluktan ibaret kalıyor.
Birbiriyle geçirgenliği olmayan havuzlarda toplanan çeşitli balıklar gibi.
Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir dizi çalışmanın yöneticisi Samuel Woolley’nin
bu kitlelerin yönlendirilmesine verdiği ad ise oldukça yerinde duruyor:
“yaratılmış konsensüs”. Daha sonra bu çalışmadan örnekler vereceğim.
Yeni medyayı ve tasarımı anlayabilmek adına, detaylara
girmeden kısa bilgiler paylaşıyorum:
Medyayı yönlendirmeye çalışanların, internet trolleri,
nefret grupları, ideologlar, komplo teorisyenleri, pazarlamacılar,
politikacılar oldukları görülüyor. Bunların hedefleriyse oldukça sarih;
ideoloji, para, statü ve ilgi.
Yeni medyanın açtığı alanlar olan blog, site, forum, ana
sosyal medya siteleriyse konuşlandıkları alanlar.
Etkilerini gösterdikleri araçlarsa, katılımcı kültür, ağ,
caps, botlar, reklamlar, özel uygulama ve algoritma imlemeleri.[10]
Diğer yandan, bahsettiğim üzere itibarın bu alana
alınmasının nedeni olarak, ana akım medyanın güven sorunu, yerel haberlerin
reddi ve ilgi ekonomisi olduğu belirtiliyor.
Bu tasarım sürecinin bir de döngüsü belirlenmiş. Döngü dört
aşamada tamamlanıyor: Olgu-Bulma, Araç, Yönlendirme, Sonlandırma.[11]
Sosyal medya kullanılarak tasarımın yapılmasına dair detaylı açıklamalar
yapılıp, şablonlar çıkarılabilir fakat konumuz gereği burada duruyorum.
Yeni medyanın tasarıma sunduğu imkânı anlamamızdaki en büyük
adım, Michal Kosinskia, David Stillwella ve Thore Graepel’in 2013 yılında
yayınladıkları çalışmadır.
Facebook ve gönüllü grup aracılığıyla yapılan çalışmada
görülüyor ki, kurudukları algoritmalar sayesinde, kişilerin ‘beğeni’, dijital
kayıt ve gönderilerini inceleyerek zekâ, cinsiyet, çocukluk travması, cinsel
eğilim vb. şahsi özellikleri tespit etmek mümkündür.[12]
Bilginin dönüştürücü gücü (sapientia est potentia), yukarıda
bahsettiğim araçları kullanma sâlahiyetiniz varsa kaçınılmaz olarak ellinizde
toplanıyor. Başta McLuhan’ın ifade ettiği gibi bunu yapıcı ve insani kılmak
yine o kudret’li elimizde.
Oxford Üniversitesi’nde yapılan çalışmaya dönersek, verilen
en çarpıcı örnek Rusya Twitter kullanıcılarının %45’inin botlardan oluşması
olabilir. İddia ettiklerine göre, bu botlar dış ülkelerdeki seçimlere dair
yönlendirmelere girişmişler. Ancak bizim için çalışmanın gösterdiği en mühim
konu, yarı otomatik hesaplar veya tam algoritmalarla kimi sayfaların veya
kişilerin, örneğin “beğeni” sayılarının fazla oluşuyla, gerçek kişilerin
gösterdikleri teveccüh arasındaki ilişki. Ek olarak, Brezilya, Kanada, Çin,
Almanya, Polonya, Ukrayna ve Birleşik Devletler’i kapsayan çalışmalarında, geleneksel
propagandanın, sihirli yüzlerle internette yayıldığı, Twitter ve Facebook
algoritmalarının bu duruma seyirci kalıp, desteklediğini belirtiyorlar.[13]
Aynı şekilde Google yaptığı bir duyuruda, Rusya’daki
İnternet Araştırma Teşkilatı’yla bağlantılı aktörlerin Birleşik Devletler
seçimleri sürecinde platformlarını kötüye kullanma çabalarına dair iz
buldukları ve 43 saatlik içeriğe sahip 1108 videonun deşifre edildiğini
söylüyor.[14]
Güncel örnek olarak; Cambridge Analytica’nın veri toplama
amacıyla 1 Milyon dolar harcadığı ve bunun karşılığında 50 Milyon Facebook
kullanıcısının verileriyle geniş kitlelere yönelik çalışmada bulunduğunu
belirtmeden geçmek olmaz. Politik alanda ilk örneğini Obama dönemine görmemize
karşın, günümüzde daha detaylı ve etkili kimi sonuçlar ortaya saçılmakta. Daha
detaylı inceleme mümkündür.
Son olarak bahsetmek
istediğim çalışma, yine Michal Kosinski ve Wu Youyou ile David Stillwell’e ait.[15] Bu çalışmanın bize gösterdiğine göre, bilgisayar modelleri,
kişilerin karakterlerini tespit etmekte insanlardan daha başarılı. Şahısların
dijital izleri üzerine kurulan bilgisayar modeli, arkadaş, aile, eş veya
dostlardan daha geçerli ve doğru tespitlerde bulunmakta. Yani, kişilerin
karakteristik özellikleri otomatik olarak öngörülebilir.
Bu son örnekle de görüyoruz ki, yeni medya ve büyük veri
toplumu yönlendirmede kullanılabilecek yeni ufuklar sunmakta. Şimdiye dek,
negatif sonuçlar göze çarpıyor. Daha detaylı inceleme, haber ve okumalarsa
mecburi. Özellikle Türkiye’ye dair yapılacak iş, bu alanda oldukça fazla ve
davetkâr.
[1] The
Playboy Interview: Marshall McLuhan, Playboy Magazine, March 1969.
[2]
WeAreSocial Digital In 2018.
[3] Bu Ülke,
Cemil Meriç.
[4] Socialization
as Media Effect, Sarah Genner ve Daniel Süss.
[5] Basic
skills and transitions to adulthood, Donald Simpson, Mark Cieslik.
[6] On
Belonging, Marianna Pogosyan Ph.D.
[7] Impact
Of Social Networking Sites On Social Interaction – International Journal of
Humanities and Social Sciences (IJHSS)
[8] Pew
Research Center, Pathway To News, 2016
[10] Media
Manipulation and Disinformation Online, Alice Marwick ve Rebecca Lewis
[11] Social
Engineering through Social Media: An Investigation on Enterprise Security, Heidi
Wilcox, Maumita Bhattacharya ve Rafiqul Islam.
[12] Private
traits and attributes are predictable from digital records of human behavior,
University of California, Berkeley, CA.
[13] Computational
Propaganda Worldwide: Executive Summary, Sam Woolley ve Phil Howard.
[14] https://www.blog.google/topics/public-policy/security-and-disinformation-us-2016-election/
[15] Computer-based
personality judgments are more accurate than those made by humans, PNAS January
27, 2015.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder